Sunday, March 23, 2008

Beyne Dayalı Öğrenme - Brain Based Learning




BEYNE DAYALI ÖĞRENME (“Brain-Based Learning”)


Bu yazı çok daha geniş olarak 9 ve 23 Kasım 2003 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknik Dergilerinde iki kısım halinde yayımlanmış; ayrıca II. Ulusal Kognitif Nöroloji Kongresinde (Mayıs, 2005) sunulmuştur. Son yıllarda yapılan beyin araştırmalarının bulguları gelişim ve öğrenme psikologlarının 1900’lardan beri söyleyegeldikleri görüşleri ispatlar niteliktedir. Beyin görüntüleme teknolojilerinin bulunmadığı zamanlarda, sadece fareler ve ölmüş kişilerin beyinleri incelenerek yapılan araştırmalara ve çeşitli gözlemlere dayanan öğrenme kuramlarının (insanların nasıl öğrendiğini açıklamaya çalışan kuramlar) söyledikleri bugün artık beyin araştırmaları ile doğrulanmış durumdadır. Beyin araştırmalarının bulgularına dayanarak Caine & Caine (1991) tarafından oluşturulmuş olan Beyne-dayalı Öğrenme anlayışı eğitimcilere önemli mesajlar vermektedir. Bütün öğrenmeler beyinle ilgili olduğuna göre “beyne-dayalı” öğrenme ne anlama gelmektedir? Beyne-dayalı öğrenme, beynin yapısına ve işlevine dayalı öğrenme anlaşıdır. Sinirbilim araştırmalarıyla beynin nasıl çalıştığını anlayarak, öğrenmeyi en üst düzeye çıkarmakla ilgilidir. Araştırmacılar bebeklerin beyninin doğumda birbirine bağlanmayı bekleyen trilyonlarca bağlantısız nörondan (sinir hücresi) oluştuğunu söylemektedirler. Bebek büyüdükçe oluşan bağlantılar çocuğun daha sonraki gelişm aşamalarını ve gelişimini etkiler. Oluşturduğu örüntüler, yetişkinlikte de devam edecek olan – kendisiyle ve diğerleriyle ilgili – inançlarını da içerir. Çocuklar öğrenmelerinde ne kadar desteklenir ve stimule edilirlerse o kadar çok bağlantı oluşacaktır ki bu, yaşam için beynin daha iyi işlev görmesi anlamına gelmketedir (NEA Today, 1997). Beyne-dayalı öğrenme izlenecek bir reçete sunmaz; ancak karar vermemizde beynin doğasını gözönünce bulundurmamızı söyler. Beyin hakkında bildiklerimizi kullanarak daha çok öğrenene erişebiliriz. Kısacası, beyne-dayalı öğrenme beyni anlayarak ve onun yapı ve işlevlerini aklımızda bulundurarak öğrenmeyi düzenlemektir (Jensen, 2000)


BEYİN BENZERSİZDİR


Herşeyden önce bilmemiz gereken şey, beynin benzersiz olduğudur. Biliminsanları, parmak izi gibi beynin de benzersiz (“unique”) olduğunu doğrulamışlardır. Beynin değişkenliği genetiğe ve çevresel etkilere bağlıdır. Yaşantılarımız (deneyimlerimiz) sonucu oluşan, sinir hücreleri arasındaki bağlantılar, kişisel bilişsel haritalarımızı meydan getirir. Hepimizin düşünme ve algılamayla ilgili haritalarımız çok farklıdır ve bunlar zaman içinde de değişiklik gösterir. Bu haritalar ya da sinirsel ağlar birbiriyle konuştuğu zaman öğrenme meydana gelir. Ağlar birbirine ne kadar bağlıysa, kişi, öğrenmeden o kadar fazla anlam çıkarır.


ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER


Yeni doğan bebeğin beyninin temiz, beyaz bir kağıda benzediğini, büyüdükçe deneyimlerle beyninin şekillendiğini savunan görüş artık geçerliliğini yitirmiştir. Bilindiği gibi Watson, Skinner gibi davranışçı kuramcılar yetenek, huy, utku, inanç, duygu gibi kavramları yok sayarak beynin tamamen istenildiği gibi şekillendirilebileceğini savunmuşlardı. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren “beyaz kağıt” doktrini çatlamaya başlamış ve sinirbilim, psikoloji, davranış genetiği gibi bilim dalları geliştikçe düşüncenin biyolojik bir süreç olduğu, beynin evrim yasalarından ayrı olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmaya başlanmıştır. Yeni doğan bir bebeğin beyni bomboş değil, bir takım ‘deneyim bankaları’ ya da bilişsel haritalarla donanmış vaziyettedir. Daha sonra, ev ve aile ortamı, stres, travma, genler, kültürel ritüeller, zenginleştirici fırsatlar ya da kısıtlayıcı faktörler, beslenme durumu, çevresel etkiler, yaşam biçimi gibi etkilerle beyin şekillenmeye başlar ve devam eder.


BEYNE-DAYALI ÖĞRENMENİN 12 TEMEL İLKESİ


Caine & Caine (1991) beyne-dayalı öğrenmenin 12 ana ilkesini şöyle sıralamışlardır:


1- Beyin bir paralel işlemcidir; aynı anda pek çok etkinlik yapar.


2- Öğrenme tüm fizyolojiyi meşgul eder (“engages the whole physiology”)


3- Anlam arama doğuştandır.


4- Anlam arama (anlamlandırma) örüntüler oluşturmakla olur; örüntüler oluşturmakla sonuca varır.


5- Örüntüleri oluşturmada, dikkati toplamada, anlam vermede duygular önemlidir.


6- Her beyin aynı anda hem parçaları hem de bütünü proses eder (algılar ve oluşturur).


7- Öğrenme, hem odaklanmış dikkat hem de çevresel algıyı (“peripheral perception”) içerir.


8- Öğrenme bilinçli ve bilinç dışı süreçleri içerir.


9- İki çeşit bellek vardır: uzamsal ve mekanik.


10- Gerçekler uzamsal belleğe yerleştiğinde en iyi anlarız.


11- Öğrenme meydan okumayla artırılır/gelişir; tehlike ve tehditle engellenir.


12- Her bir beyin benzersizdir.


BEYNE DAYALI ÖĞRENME ANLAYIŞINDA ÖĞRENME-ÖĞRETME ORTAMI NASIL OLMALI?


Renate Caine’in görüşüne göre (Pool, 1997) geleneksel eğitim sistemi üst düzey öğrenmeleri engelleyen bir tehdittir. Öğretmenin öğrenmeleri gereken şeyleri öğrencilere söylediği, yanıtları kendisinin bildiği, öğrencileri değerlendirdiği bir ortam bir tehdittir. Bu durumdaki bir öğrenen yorgunluk ve yardıma muhtaçlık hisseder; heyecan ya da “challenge” değil. Bu koşullara verilen psiko-fizyolojik yanıt korku ve endişedir. Ezberleme yapılabilir; ezberleme geleneksel öğretmeyle uyumludur; ancak gerçek öğrenmeler – bağlantıları oluşturmak, üst düzey düşünme, yaratıcılık bu ortamla uyumlu değildir. Beyne dayalı öğrenme’nin öğrenme ile ilgili koşulları :


1- “Orchestrated immersion”: Öğretmenler, öğrenenin gerçek, zengin, etkileşimli yaşantılar içine tam anlamıyla girmesini düzenlemelidirler. Örneğin, pek çok öğretmen, şiire işlenecek bir konu gözüyle bakar ve öğrenci şiiri anlamaz ve hissetmez. Beyin yaklaşımını kullanan bir öğretmen öğrencilerini ..............


2- “Relaxed alertness”:“Az tehdit, çok zorlayıcılık” (Renate Caine, 1997). Kişiye anlam ifade edecek bir zorlayıcılık (“challenge”) olmalıdır. Ancak, öğrencilerin eleştirel düşünmeleri isteniyorsa öğrenciler kendilerini güvende hissetmelidirler. Öğretmen doğru yanıtta ısrar ediyorsa ve buna göre değerlendirmek yapacaksa öğrenciler öğretmenin istediği yanıtı vereceklerdir. Oysa bağlantıları kurabilmek, anlamlı öğrenebilmek için sakin ve güvenli bir ortam gereklidir.


3- Etkin işlem (“active processing”):Yeni konuya başlanmadan önce ön bilgilerin hatırlatılması, yeni bilgilerle eskilerinin ilişkilerinin kurulması gereklidir. Ayrıca, öğrenme-öğretme süreci sonunda, öğrencinin kendi öğrenmesi üzerinde düşünmesi, ve sorgulamasını öğretmek çok önemlidir.........


EĞİTİMCİLERE MESAJLAR


Bunlara dayanarak beyne dayalı öğrenme yaklaşımın öğretmeyle ilgili kişilere mesajlarından bazıları şunlardır: (NEA today 1997)


- Eğitimciler çevrelerini beyne uygun tasarlamak için sanatçı olmak durumundadırlar.


- Sadece sağ beyninin veya sadece sol beynini kullanan insanlar yoktur. Hemen her öğrenmede her iki yarıküre de kullanılır. Bu gerçeği göz ardı etmemek önemlidir.


- Hayat boyunca kritik olan nöral bağlantıların oluşturulmasında uygulamalı çalışmalar, anlamlı deneyimler çok önemlidir. Buna göre, en iyi öğrenme yolu, düz anlatımla değil; ..............

- Öğrenmede duygular çok önemli olduğundan öğretmen müzik, oyunlar, hikayeler, benzetmeler, kutlamalar vs ile duygular oluşturmalıdır.


- Uygun şakalar, fıkralar stresi azaltacak, gevşemeyi sağlayacak ve eğlenceli bir atmosfer yaratacaktır. Gülmeye vücut biokimyasal olarak tepki verir.


- Anlatılan konu ile onun uygulaması arasında bağlantı kurulmadıkça uzun süreli öğrenme meydana gelmez – en azından öğrencilerin çoğu için. Beyin, bağlantı veya anlam bulamadığı bilgileri yok sayma / atma eğilimindedir.


- Yeni konuları vermeden önce eski bilgileri hatırlatmak, eskiyle yeninin bağlantısını kurmak için “örgütleyiciler” kullanmak gerekir. - En iyi, gerçek problemleri çözerken öğreniriz.


- Öğrenmede tekrar önemlidir; ancak sıkıcı hale gelmemelidir.


- Çocuğun mevcut potansiyeline ulaşabilmesi için güvenli hissettiği bir öğrenme ortamı bir gerekliliktir. Çocuk soru sorabilmeli ve fikirlerini söyleyebilmelidir.


- Öğrencilere öğrendiklerini düşünmeleri, sindirmeleri, idrak etmeleri için zaman vermek gerekir; bağlantıların güçlenmesi için bu kritiktir.


- Grup çalışmaları için ortamlar sağlanmalıdır.


- Hareket edebilmek, temiz hava alabilmek için iç ve dış ortamlar birbirine bağlı olmalıdır.


- Öğrencinin düşünebilmesini sağlayacak düşünme dinlenme alanlarına gereksinim vardır.


- Öğrencilerin derste su içmelerine izin verilmelidir. Su kanın beyne oksijen taşıma yeteneğini yüzde 100 – 1000 artırır (Hannaford 1995; bulunduğu kaynak: Robertson 1998)


- Beyne dayalı öğretme yapıldıysa değerlendirme geleneksel değerlendirme yöntemlerinden farklı olmalıdır. Öğrencilerin öğrendiklerini gerçek hayatla bağlantılandırmalarına izin vermek gereklidir. Öğrenciler öğrendiklerini sunumlarla, posterlerle, video çekimleriyle sunacak projeler yapabilirler.


- Öğrencilere beynin nasıl çalıştığı ve beslenme, uyku, suyun önemi anlatılmalıdır.

1 comment:

Filiz Eyüboğlu said...
This comment has been removed by a blog administrator.